14 Kasım 2015 Cumartesi

Origin ^^


Ayaklarına bakıyordu. Sanki hayatında ilk defa ayak görmüş gibi kuma her batıp çıkışında gözünü alamadan inceliyordu. Güneşten kavrulup, paçavraya dönmüş bronz heykel gibi duran bir çift devasa erkek ayağı. Bir ara kafasını kaldırdı, kendi benzetmesine kulak kesildi, evirdi çevirdi. Aklı Sisyphus'a gidiverdi. Hani taşı tepeye çıkarayım derken sürekli bayır aşağı düşen umutlu; mutsuz adam. Silkelendi ve sadece badem gözlerini ortaya çıkaran kaffiyehin altında ıslak nefesinden tükürüklenmiş kağıt parçasını yuttu, sebepsiz. 
- Canım onigiri çekti!
- Ne? 
- Onigiri işte. Ne, nesi? 
- Eğer susuzluktan ölmez ya da soğuktan donmaz, en kötüsü de baygınken kuşlar veya sürüngenler tarafından yenmezsek söz sana onigiri alacağım. 

Zaten, belki de bu denli var gibi.


30 Ağustos 2015 Pazar

Contrapasso

The idea that divine punishment of the damned in Hell would mirror the sin being punished.

10 Temmuz 2015 Cuma

teŋiz "göl veya deniz" [ Divan-i Lugat-it Türk (1070) ]



Denizin bu kadar iyi gelmesi, içindeki iyilikleri.

4 Nisan 2015 Cumartesi

Akatça kalbu, Fenike dilinde klb, İbranice keleb, Aramice/Süryanice kəleb/kalbā


Bir kadın meçhule tırmanıyordu. Sisyphos'a benziyordu uzaktan. 
Bir kadın meçhule tırmanıyordu topraktan. 
Arkası uçurum, yanları duvar. Kaç sabah güneşle selamlaştılar, 
kaç akşam yıldızlar feneri oldu bilmiyor.

Ve kadın tırmanıyordu. 
Musa'nın gözünü kamaştıran nur, kavurdu gözbebeklerini.

Kadın haykırdı: Nemesis, Nemesis! Yıldırımlar gibi uluçınarlara musallat tanrıça... 
Ben ne Olemp'in sırlarını paylaşan bir yarı tanrıydım, ne de erguvanlar içinde doğan bir prenses. Ama madem ki parmakların bana kadar uzandı. Madem ki beni hışmına layık gördün.

Seni utandırmayacağım. 
Ya ölüm boğacak şarkılarımı, ya elimden aldığın dünyadan daha muhteşemini yaratacağım.

Ve meçhule tırmanan kadın kelime oldu.