Bir kadın meçhule
tırmanıyordu. Sisyphos'a benziyordu uzaktan.
Bir kadın meçhule tırmanıyordu topraktan.
Arkası uçurum, yanları duvar. Kaç sabah güneşle selamlaştılar,
kaç akşam yıldızlar feneri oldu bilmiyor.
kaç akşam yıldızlar feneri oldu bilmiyor.
Ve kadın
tırmanıyordu.
Musa'nın gözünü kamaştıran nur, kavurdu gözbebeklerini.
Musa'nın gözünü kamaştıran nur, kavurdu gözbebeklerini.
Kadın haykırdı:
Nemesis, Nemesis! Yıldırımlar gibi uluçınarlara musallat tanrıça...
Ben ne Olemp'in
sırlarını paylaşan bir yarı tanrıydım, ne de erguvanlar içinde doğan bir prenses.
Ama madem ki parmakların bana kadar uzandı. Madem ki beni hışmına layık gördün.
Seni
utandırmayacağım.
Ya ölüm boğacak şarkılarımı, ya elimden aldığın dünyadan daha
muhteşemini yaratacağım.
Ve meçhule tırmanan kadın
kelime oldu.