3 Ekim 2012 Çarşamba

Solitudo Hermae Trismegisti


Açıklardan esen altın fırtına, deniz serpintisi ve gümüşi güneşle yüklüydü. Dudaklarındaki tuzu hissediyordu. Kirpiklerinin ucundaki cıva ışığını.

22 Nisan 2012 Pazar

I have a bad feeling about this


yaratıcı george lucas'ın da dile getirdiği gibi, 'yıldız savaşları', özelde ''anakin nasıl ve neden darth vader'e dönüştü'', genelde ise, ''insan nasıl ve neden karanlık tarafa geçer'' sorusunun cazibesine dayanıyor. son film nihayete erdiğinde bu sorulara, yorumlarımızın harcıyla karılmayı bekleyen birçok olası cevap bırakıyor. daha genel soruya cevabı, bilge yoda çoktan vermişti zaten: 'korku öfkeye, öfke nefrete, nefret ıstıraba, ıstırap ise karanlık tarafa götürür'. ancak bu o kadar genel bir cevap ki, hem anakin'e, hem de kendi özelimize bağlamak bize kalıyor.
daha özel soruya, ''anakin hangi noktada karanlık tarafa geçti'' sorusuna ise üçleme, bir değil bin bir cevap veriyor: kum adam soykırımını gerçekleştirdiğinde; jedi kurallarını hiçe sayarak padme ile evlendiğinde; kont dooku'yu öldürdüğünde; mace wındu'nun ölümüne sebeniyet verdiğinde; çocuk yaştaki jedi çıraklarını katlettiğinde; kıskaçlık krizine kapılıp sevdiği kadını boğmaya kalktığında' soykırım, yargısız infaz, sahip olma arzusu' bunlardan hangisi karanlık tarafa geçiriyor insanı?
geri dönüşü olmayan biricik bir nokta aramaya başladığımızda, karanlık tarafa geçişi bir süreç değil, tekil bir eylem olarak algılamaya kalkıştığımızda, soru işaretleri çoğalarak arapsaçına dönüşüyor. buna da şaşmamak gerekiyor. ne de olsa, her noktanın bir geri dönüşü olduğunu, anakin'in son nefesini aydınlık tarafta vereceğini zaten biliyoruz. demek ki, tekil eylemler ile genelgeçer motivasyonları arasında, her iki tarafı birbirine bağlayacak bir ara aşamaya odaklanmamız, özeli genelle, soyutu somutla ilişkilendirmemiz gerekiyor.
işte bu ara aşama rüyalar olarak geliyorlar karşımıza. yukarıda anılan eylemlerin müsebbipleri, anakin'in bölüm iki'de annesinin acı çekerken, bölüm üç'te ise karısının doğum yaparken gördüğü rüyalar ki, yoda'nın karanlığa giden yolun çıkış noktası olarak belirttiği korku ile harmanlanmışlar. nedenleri rüyalarda yatan eylemlerle karşı karşıya olduğumuza ve yoda bize, karanlık tarafa giden yolun tümüyle duygulardan örülü olduğunu söylediğine gore, gücün karanlık yanını, psikanalizin karanlık kıtası, bilinçdışında aramamız gerekiyor. eğer freud'un iddia ettiği gibi her rüya, bilinçdışı bir arzumuzu tatmin ediyorsa, anakin'in neden annesinin acı çekmesini ve padme'nin doğum yaparken ölmesini arzuladığını anlamak bize düşüyor.
psikanalitik açıdan anakin'in temel sorunu babasız oluşu, 'bakire doğumla' dünyaya geldiğinden ananesiyle başbaşa büyümüş olması. psikanalizde baba, anne ile çocuk arasındaki göbek bağını keserek, çocuğun topluma doğmasını sağlayan kişiye verilen isim. zira çocuk anneden kopmadan birey olamıyor, toplumda yerini bulamıyor. anakin'i annesinden, en azından fiziksel olarak koparan ilk baba figürü, qui gon jin oluyor. gelgelelim henüz ruhsal bağı da kopartamadan ve anakin'i jedi toplumuna kabul ettirtemeden ölüyor. yerini bir başka baba adayına obi wan'a bırakıyor. obi wan, ilk baba figürünün çırağı olduğundan, anakin için bir babadan ziyade 'abi' konumunda ve sık sık ışın kılıcını düşürmesinden, on ayrı sefer de anakin tarafından kurtarılmasından ve üst üste iki kez kont dooku ile dövüşürken bayılıp kalmasından da anlaşılabileceği gibi, 'fallus sahibi', yani iktidar simgesi bir baba olamıyor. anakin'in 'bana babam kadar yakınsın' dediği obi wan, babalık görevinde başarısız oluyor ve anakin'in koşa koşa annesine dönmesini engelleyemiyor. başka bir deyişle anakin'i kastrasyon tehdiyle annesine dönmekten alıkoymak şöyle dursun, kendisi kastre olmuş, iktidarsız bir erkek figürüne dönüşüyor. ona annesini yasaklayacak, anneden vazgeçmesini sağlayacak bir babadan mahrum olan anakin ise, fiziksel olarak ayrı kalsa bile, annesini benliğinde ayırmayı beceremiyor. eğer anne ile çocuk ayrılmaz bir bütünün parçalarıysa, annenin, çocuk yanında değilken acı çekmemesi imkansız. annenin çektiği acı, bu kopartılamaz bağın kanıtı olduğundan, anakin rüyalarında arzusunu tatmin etmiş oluyor.
anakin baba eksikliğinin yaratığı sorunu, annesinden ayrıldığı anda padme'ye aşık olarak katmerliyor. ilk tanışmalarının anakin küçük bir çocuk, padme yetişkin bir kadınken gerçekleşmiş olması bile, anakin için padme'nin bir anne figürü olduğunu kanıtlamaya yetiyor. bir de buna, aşklarının tohumlarının atıldığı dönemlerde, padme'nin sadece yetişkin değil kraliçe, yani mutlak iktidar sahibi bir kadın, anakin'in de sadece bir çocuk değil bir köle, yani iktidardan tümüyle mahrum bir çocuk olduğu bilgisini eklemek gerekiyor. bu şartlarda anakin için padme'nin bir anne ikamesi, annesinin yerine koyduğu bir arzu nesnesi olduğuna şüphe kalmıyor. padme'nin tam da anne olurken ölmesini istemesinin nedeni de bu. padme başkasının annesi olduğu anda, anakin'in annesi rolünde ölecek zira. anakin için padme'nin hamileliği, anne ile çocuk modelinde biçimlenen ilişkilerine ihanet anlamına geliyor ve bu yüzden padme'nin ona ihanet ettiği sonucuna çarçabuk kapılıveriyor.
anakin'in palpatin'de onu anneden koparacak kadar güçlü, fallus sahibi bir baba aradığını, ama bu baba fügürü onu anneden kopartmak yerine, anneyi sonusuza kadar elinde tutmanın yolunu öğretme vaadinde bulunarak onu karanlığa mahkum ettiğini düşünmek de mümkün. nitekim palpatin sonunda babalık etmek şöyle dursun, anakin'inin külerinden darth vader'i doğurarak, düpedüz annelik rolünü üstleniyor.
kısacası, yoda'nın da dediği gibi karanlık tarafa yolculuk korku ile başlıyor: anneden kopma korkusuyla. nitekim bir zamanlar küçük anakin 'konunun annemle ne ilgisi var?', diye sorduğunda yoda, 'her tür ilgisi var' cevabını vermişti. bu korkunun kendisini kehanet tadındaki rüyalar ile dışa vurması da boşuna değil. psikanalist adam phillips'in dediği gibi, 'korku, nesnesi gelecek olan ama kuşkusuz ancak geçmişten türetilebilecek bilginin yarattığı zihinsel durumdur. korku hallerinde bilinen veya sezilen gelecek, geçmişin olasılıklar repertuarıdır. korktuğumuzda, bilmek dereyi görmeden paçaları sıvamaya dönüşür, adeta gelecek şimdiden olup bitmiştir.' benzer biçimde, anakin'in padme ölecek diye korkmasının, annesinin ölmüş olmasından türetildiğine, annesinin ölümünden korkmasının ise, çocukluğunda anneden kopma olasılığının repertuarından beslendiğine ve gelecek öngörülerinin her birinin, kendi kendini gerçekleştiren kehanetlere dönüşerek, geleceğin şimdiden olup bitmesine neden olduğuna şüphe yok. nitekim luke'a eğitimini yarı yolda bıraktıran da, geleceğe ilişkin bir korku, bir kehanet olmuştu. luke buna rağmen anakin'in düştüğü hataya düşmüyorsa, bu annesinden daha doğum annında kopmasından, ve adıyla müstesna iktidar sahibi bir babası olmasından kaynaklanıyor.
gelecek öngörülerinin tehlikeli konumu, yıldız savaşları filmlerinin kronoloji algımızı altüst eden yapısını da açıklar nitelikte. geleceğe dair bir film izlediğimiz yanılsaması, her filmin başına beliren 'çok uzun bir zaman önce' ibaresiyle tuzla buz ediliyor. öykünün sonunu, öykünün başından yıllarca once izlememiz, ister istemez, doğrusal değil döngüsel bir zaman algısını dayatıyor. hatta denilebilir ki yeni üçleme, sonunu baştan bildiğimiz bir öyküyü izlerken yine de keyif almamızı sağlayarak, önemli olanın sonuç değil süreç, ölüm değil yaşam olduğu dersini bellememizi sağlıyor. ne de olsa son filmin de, bir geleceği olduğunu ve bunun anakin'in kehanetleri gibi karanlık bir gelecek değil, 'yeni bir umut' olarak adlandırılmayı hakeden bir gelecek olduğunu seyirci bir an bile unutmuyor.
hayranları bilir, bütün 'yıldız savaşları' filmlerinde 'içimde kötü bir his var' cümlesi illa ki sarf edilir. kimi kez salonda alkış kopmasına neden olan bu alelade cümle böylelikle önem kazanır zira her daim beklenen ve asla gözden kaçırılmamsı gereken bir söz haline gelir. işte bu sözün neden bu denli önemli olduğunu artık çözebilecek durumdayız. ne de olsa bu söz de tıpkı anakin'in rüyaiarı gibi geleceğe ilişkin bir korkunun ifadesi ve önemsiz bulup gözden kaçırdığımızda çığ gibi büyüyen bu kötücül his karanlık tarafın tanımı gibi adeta. obi wan, 'bölüm i'de, 'içimde kötü bir his var' dediğinde, ustası qui gon jin, üçlemenin en önemli dersini vermişti çırağına: 'kaygılarına odaklanma, şu ana ve buraya, yaşayan güce konsantre ol.' korkunun öznesi gerçekten de 'gelecekteki geçmişse', her tür korku ve kaygı, şimdiyi ıskalamamıza, şimdi de yaşayan tek zaman dilimi olduğuna gore, yaşamı ıskalamamıza neden oluyor. obi wan ustasından öğrendiği bu bilgeliği bölüm ii'de, neredeyse kelimesi kelimesine çırağı anakin'e aktarma fırsatı buluyor. gerçekten de bunu söylediği anın, anakin'in karanlık tarafa yolculuğunun ilk adımı olduğunu, en azından bizim tanık olduğumuz ilk adım olduğunu söylemek mümkün. anakin, on yıldır görmediği padme ile ilk karşılaşmasına korku içinde gidiyor ve bu karşılaşmaya tanıklık eden jar jar binks ile obi wan'ın aksi yöndeki ifadelerine rağmen, 'padme beni gördüğüne sevinmedi, beni tanımadı bile', diyor. yani anakin, yoruma açık bir durumu hemen, olabilecek en olumsuz yönde, korkularının gözlükleriyle, yorumluyor, korkularını hakikat olarak algılıyor. obi wan olumsuzluklara odaklanmamasını söylediğinde ise annesiyle ilgili kötü rüyalarından söz ederek tüm bu korkuların temel kaynağını açık ediyor. usta sözü dinlemeyen anakin, obi wan'ın uyarılarına rağmen, her şeyi karamsar ve karanlık yorumlamaya devam ediyor. obi wan'ın önünü tıkadığına inanmayı, ona birşey öğretmeye çalıştığına inanmaya tercih ediyor; jedi konseyi'ne üye yapıldığı için sevinmek yerine, usta yapılmamış olmasına yerinmeyi seçiyor; sevildiğine inanmaktansa ihanete uğradığına inanmayı daha kolay buluyor. sonunda mace windu'nun ölümüne engel olmadığında 'ben ne yaptım'' diye soruyor kendisine ve sorunun olası cevapları içinde en kötümserini seçiyor; 'karanlık tarafa geçtim'. oysa, yaptığını, jedi kurallarını uygulamak, mace windu'nun bir yargısız infaz gerçekleştirmesine engel olmak diye yorumlaması pekala mümkündü. mace windu palpatin için, daha önce bizzat plapatin'in de dile getirdiği bir cümleyi sarf ederek 'hayatta bırakılamayacak kadar tehlikeli' diyor. yani, geleceği 'şimdiden olup bitmiş' olarak tahayül etmeye çağırıyor anakin'i. anakin palpatin bu sözü söylediğinde inanmayı seçmişti. ve eğer mace windu söylediğinde geleceğin bilinmezliğine güvenebilse, karanlık tarafa geçmemesi mümkündü.
sonuç olarak, ilk üçlemenin hızlandırılmış kursu biçimindeki jedi eğitiminden jedi felsefesinin özünü çıkartamamıştık ama, son üçlemede her şeyi yerli yerine oturtabiliyoruz. belli ki jedi eğitiminin özünü, her karanlık, karamsar, kötü düşüncenin anında farkına varılarak bilinçli biçimde yok edilmesi oluşturuyor. bu neden jedi eğitimine küçük yaşta başlanması gerektiğini de açıklıyor: karamsarlık yer etmeden, birçok 'kötü his' fark edilmeden biliçdışına yerleşmeden, işe koyulmak gerektiği için ve tabii ki çocuğun bir an önce anneden kopması elzem olduğundan.
filmin her türlü siyasi okumasının da bu çerçevede yer alması gerekiyor. eğer bush'tan ve irak'tan söz edilecekse, bunu, 'içimde bir his bunların nükleer silah kullanacağını söylüyor' diyen, 11 eylül geçmişini geleceğin irak'ında yeniden üreten bir amerika'yla bağlantılandırmak gerekiyor.
gelgelelim, madem ilk adımları dev olaylarda değil, gözden kaçırılabilir hislerde aramamızı, kötülüğü sith lord'larında değil kendi içimizde bulmamızı öğütlüyor 'yıldız savaşları', o vakit bu tür okumaları kendi coğrafyamıza da uyralayabiliriz demektir. öyle ya, hükümet sözcüsünün, henüz gerçekleşmemiş bir konferansın vatana ihanet içerdiğini deklare edebilmesinde, muhalefet liderinin, henüz gerçekleşmemiş bir cumhurbaşkanlığı seçiminin rejimin köküne kibrit suyu sıkacağı beyanında da, aynı karanlık tarafın izlerini, 'ana'vatana körü körüne bir bağımlılığın tezahürleri pekala görülebilir.