30 Ağustos 2008 Cumartesi

Dollz At Play




Dile gelen Barbieler!

Sahneye çıktıkları andan itibaren gözlerinizi onlardan alamazsınız. Görünüşleriyle iç gıcıklarken müzikleriyle de kitleleri aşka getirirler. Hem seksi hem yetenekli barbieler Dollz at Play mütemadiyen aklımızı başımızdan almaya kararlılar. Xochitl & Bea adında iki bayan Dj’den oluşan Dollz At Play; İspanya’nın tutku dolu topraklarından gelen canlılıkları sayesinde İbiza’nın efsane partilerinden birinde tanıştılar. Elektronik müziğe olan aşklarını beraber paylaşan güzeller ileride bu partilerde sırt sırta çalacaklarını tabi ki bilmiyorlardı.
İbiza’nın demirbaş dj’i Mr.C’nin koruması altına giren djler punk, rock tarzlarını elektro-house’a karıştırırak yeni ve eğlenceli bir sound yarattılar.
2004 senesinin yaz aylarında son zamanlarda yeniden yapılanan bir mekan olan ‘La Morgana’ ve Mr.C’nin underground’daki Supefreg’de çaldılar. ‘Blue Martin’, Cala Jondal ve ‘Space Terrace’daki setleriyle ‘What’s Up’ partisinin kapanışını yaptılar ki bu parti adanın kendinden en çok bahsettiren partilerinden biri oldu. Böylelikle 2005’in ocak ayından itibaren her pazar Londra’daki ‘Superfreg’de çalma imkanı buldular. Yanısıra da Superfreg’in Avrupa’daki organizasyonlarında da yeraldılar. Bir önceki senenin İbiza başarısından sonra orada çalmaya devam ettiler.
‘All Over My Face’, Londra’daki ‘Herbal’ ve ‘Nasty Dirty Sex Music At Ministry Of Sound’ organizasyonlarında yeralmayı hakettiler. İtalya’daki ‘Angels of Love’ ve New York ‘Sullivan Room’daki ‘Matter://form’ tayfasıyla bir çok yerde oldukça başarılı performanslar gerçekleştirdiler.

Yaptıkları açıklamaların genel havasında asla masum olmayan birşeyler var.Sanki tüm performansları uzun süren bir ön sevişme gibi..Kendilerini piyasadaki diğer dj’lerden daha avantajlı bir konumda görüyorlar nihayetinde. Bunun nedeni ise konser esnasında seyircilerin görmek istedikleri gibi bir porte çizebilmeleri.Bu yüzden populer kültürün bir yansıması olmakta güçlük çekmiyorlar.
Dj’lerin hedef kitleyle iletişim içinde olmaları gerektiği görüşündeler. İmaj onlar için herşey.Bu sebepten de müzik yaparken hem eğlendikleri hemde eğlendirdikleri aşikar.
Yaptıkları müziğe kısaca Punk rock, acid house ve Detroit techno’ nun üzerine parfüm sıkılmış ve güzelleştirilmiş yeni bir versiyonuda denebilir. Müzik demek onlar için İbiza demek. İbiza demek ise eğlence, güneş,yasaklı zevkler,kaçış sanatı, ilham ve tabiki de asla susturulamayan turntable demek. Yarattıkları yeni müzik anlayışları, sahnede ki görsel duruşları, performansları esnasında ki video art gösterileri ve bir pop art moda şovundan fırlamışçasına duran bebek kıyafetleriyle Dollz at Play, tüm duyularımıza hitap ediyor.

Cicada


Zıplayıver Çekirge!

Öyle bir grup düşünün ki içinde bir tutam Blondie’nin derinden gelen vokalleri, birazcık New Order’ın 80’ lere ait sampelları ve çokça Daft Punk’ın hipnotik melodileri bulunsun.Grubun ismi de Cicada olarak belirlensin. Bizlerede sadece bu hiperaktif üçlüyü dinlemek kalsın!

2006’da yayımladığı ilk albümleriyle Mixmag, Music Week, DJ magazine, Record Collector ve daha birçok müzik dergisince yere göğe sığdırılamayan Cicada yaptığı başarılı mixlerle adından sıkca söz ettiriyor. Üyeleri Aaron Gilbert, Alex Payne ve eski Gus Gus vokalisti İzlandalı Heidrun Bjornsdottir olan namı değer ‘çekirgeler’ şimdiye dek sayısız remixe imza attılar. Depeche Mode, The Editors, Mish Mash ve 13 Senses’ e yaptıkları mixlerle müzik endüstrisinde patlamalara sebep oldular. Ne zaman rock ağırlıklı bir grup mixe ihtiyaç duyduğunda ilk gidilen adres olan Cicada, çıkarttıkları son albümleri ‘The Things You Say’ de bulunan Electric Blue’, ‘All About You’ ve ‘Cut Right Through’ şarkılarıyla piyasada ki diğer elektronik müzik gruplarına iyi bir rakip olduklarını kanıtladılar.

Jimi Hendrix, Chic, The Pretenders, David Bowie Led Zeppelin, The Kraftwerk, Sugarcubes, The Cocteau Twins ve Quincy Jones gibi çeşitli isimlerden aldıkları ilhamla müziklerini eşsiz bir forma sokan grup, hem rock tarzını benimseyenleri hem de dans müziğini yakından takip edenleri bir kulvarda toplayabilen bir müzikal kaliteye sahip.

Alex ve Aaron’ un kariyerlerinde oldukça deneyimli oldukları çıkardıkları hatırı sayılır orandaki parçaların lezzetinden anlaşılıyor . Her ikisi de müzik yapmaya elektronik dünyasından oldukça uzak başlamalarına rağmen anlaşılan müzik türlerine getirilen sınırlamalardan oldukça sıkılmışlar ve nihayetinde kendi melez türlerini oluşturmuşlar.

Canlı enstrümanlar,old skool analog sintisayzırlar , juno ve drum machine kullandıkları gibi sağlam gitar riffleriyle artı melodik altyapılarıyla Cicada gerçekten kendisine has, bol baharatlı ve başka bir kopyasını görmek şu an için mümkün olmayan türde müzik üretmekle meşguller. Kendileri dahi müzik haritasında yerlerini bulmakta güçlük çektikleri gibi yapıtlarına da anamorfoz gözlükleriyle baktıkları aşikar .

Japonya, Hollanda, Avustralya ve İngiltere’de hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip Cicada üyeleri İndigo’ya da bizleri kendilerine hayran bırakmaya ve oluşturdukları bu yeni akımı daha iyi aktaracaklarından emin olarak gümbür gümbür geliyolarlar.